YOKSUL TİYATRO – GROTOWSKİ


Efendim, çağımıza etki eden bir başka tiyatro akımıyla başbaşayız. Absürt tiyatrodan sonra şimdi de Yoksul Tiyatro..

Yoksul Tiyatro deyince aklınıza, bizim Kelebek Perdesi gibi, parası pulu olmayan amatör tiyatrolar gelmesin. Olay çok farklı. Ne olduğunu az sonra anlatacağım ama, ondan önce büyük usta Jerzy Grotowski’nin ruhunu şad edelim. Kendisi tiyatro tarihinin en büyük otoritelerindendir. Yoksul Tiyatro denen akımın kurucusudur. (Sakın ola Grotowski ile Grotesk’i birbirine karıştırmayasınız. İkisi alakasız başka başka şeyler... ). Oyunculuk tarihinde bu hocamız, Stanislavski’den sonra, oyunculuk eğitimi üzerine derli toplu ve sistemli bir çalışma yapmış ikinci kişi olarak bilinir.  


Jerzy Grotowski


Jerzy Grotowski ustamız, dinince dinlensin, 1933 yılında ressam ve heykeltıraş bir babanın oğlu olarak Polonya’da dünyaya geliyor. Annesi de öğretmen. Rusya, Çin dolaşıp tiyatro eğitimi alıyor. Daha sonra bir tiyatro labaratuvarı kuruyor. Şöyle yapsak nasıl olur, böyle yapsak acaba nasıl olur diye, tiyatro üzerinde çeşit çeşit deneyler yapıyor..


Bütün bu çalışmalardan sonra diyor ki, o zaman ki oyunculara, kardeşim, sizinki de oyunculuk mu? Arkaya aynı gerçek gibi dekoru kur, kostümü giy kat kat, yüzünü gözünü boya makyaj yap, müziği ışığı da ver arkadan, seyirciyle aranda zaten metrelerce mesafe var.. Böyle babam da oynar..  Nerde senin oyunculuğun? Hadi bunlarsız oyna da göreyim sıkıyorsa..

Ötekiler bunu görünce, “Jerzy hoca delirdi komşulaaar!!” diye sokağa fırlamışlar.. Ama tabi üstat bu, takar mı hiç elalemin dedikodusunu. Bak ben nasıl yapıyorum bu işi demiş ve işte bu yoksul tiyatro dediğimiz olayı başlatmış. Bu oyunculuk şekline  bunun için yoksul tiyatro demişler. Dekor yok, kostüm yok, makyaj yok, ışık yok, müzik yok.. Hatta inanmassiniz belki ama, sahne bile yok. Yoksa parası olmadığı için yoksul değil adamlar... Adam Doğu Bloku ülkesinde yaşıyor ki, devlet sanata oluk gibi para akıtıyor..

E peki bunlar yoksa ne var? Ne olacak, safi oyunculuk var.. Hadi gösterin elaleme oyunculuğunuzu aslanlarım demiş ve başlamışlar işe. Tabi bu öyle o zamana kadar bilinen oyunculuk tarzlarıyla olacak şeyler değil.. Yeni bir oyunculuk tarzı geliştirmek lazım ki, insan ruhunu, piskolocik dünyayı olduğu gibi çıkarsın ortaya.. Çalışmışlar çabalamışlar ve işte en sonunda bu Yoksul Tiyatro olayını bulmuşlar.. Sene 1960. Yer Polonya – Opele..

Bu Grotowski üstat demiş ki, önce şu sahne olayını bir kaldıralım. Oyuncu halkın içine girsin.. Nedir öyle en tepede, yüksekte, havalı havalı.. Böyle olmaz demiş.  Bu Yoksul Tiyatro'da oyuncular sahnede değil, seyircilerin arasında dolaşırlar. Mesela bir yemek odası, ya da tavan arası, ya da ne bileyim beş altı katlı bir binanın merdivenleri. Boş bulduğunuz her yerde yapabilirsiniz bu tiyatroyu. Seyirciler ya ayaktadır. Ya bir yerde oturuyordur. Oyuncular onların arasında dolaşır.. Bazen seyirciler dışarı çıkarılmışlardır ve oyunu buldukları deliklerden gizlice seyrederler.. Onlara bir nevi gizli bir iş yapmanın zevki yaşatılır. Tabi ki bu tür oyunların seyirci sayısı oldukça sınırlıdır.. Yani bir yemek odasına kaç kişi sığar ki topu topu?

İşte bu seyirci arasında dolaşan oyuncular, bazen o seyirciler hiç yokmuş gibi oynar, bazen de seyircinin yanına gelir, gözüne bakar, dokunur, yüzünü okşar, dizine yatar falan. Bütün bunlardan amaç, klasik tiyatroda var olan “özdeşleşme” olayını ortadan kaldırmaktır. Nedir bu özdeşleşme dediğimiz? Seyircinin kendisini sahnedeki kahramanın yerine koyması, kendini oyunun içinde hissetmesi, oyunun akışına kendini kaptırıp gitmesi..  (Özdeşleşme olayının en güzel örneği, rahmetli Erol Taş'ın kötü adam olduğu için, sokakta milletten dayak yemesidir). Seyirciye ne kadar yakın olursan, özdeşleme dediğimiz olay o kadar azalır.. Hatta sana dokunarak oynayan bir oyuncuyla hiç bir zaman kendini özdeşleştiremessin.. Tam tersi araya uçurumlar girer... (Eğer epik tiyatro yazımızı okuduysanız, bu özdeşleşme dediğimiz olaya karşı ilk tepki gösteren kişinin Bertold Brecht olduğunu hatırlarsınız. Özdeşleşmeye karşı çıkılmasının en büyük sebebi ise, seyirciyi pasif konuma düşürmesi ve bir sorgulama yapmasına engel olmasıdır.)

Şimdi, Yoksul Tiyatro anlayışı tabi ki kendi oyunculuk anlayışını geliştirmiştir.

Bu anlayışta oyuncu esastır, oyuncu herseydir, oyuncu kutsaldır. Halbuki geleneksel tiyatro, oyuncuyu nerdeyse safdışı bırakma sevdasındadır. Müzik var, heykel var, inanılmaz kostümler, dekorlar, acayip makyajlar, resimler, ışık oyunları, teknolojik aletler.. Say sayabildiğin kadar. Oyuncu sanki bütün bunları tamamlayan bir dekor gibidir.

Peki ne demiş Grotowski? Bir oyuncu bütün bunları kendinde toplayabilmesi lazım. Oyuncu herseydir. Oyuncu müziktir. Oyuncu dekordur. Müzik dediğimiz olayı oyuncu kendi bedeniyle yapacak. Makyaj dediğimiz olaya gerek var mı? Eğer oyuncu iyiyse, yüzünde zaten istediği duyguyu en şiddetli ve en güzel haliyle verir. Dekora gerek var mı? Öyle bir oyunculuk yap ki, beton zemini denize, demir parçasını uçağa, masayı da şeye çevir.. Neye çevir, mesela bir arabaya çevir. Bu teknolojik oyuncaklara da boşuna girmeyin. Televizyon ve sinemada bunların kralı yapılırken, siz nasıl olup da onlarla yarışabilirsiniz?

İşte böyle sevgili tiyatro dostları. Yoksul Tiyatro'da, kutsal oyuncu kavramı vardır. Bu oyuncu, tıpkı nirvanaya ulaşmak isteyen bir keşiş gibi eğitir kendini. Ruhunun derinliklerine iner, ordaki katmanları, tek tek açar, kabukları kırar ve kendi saf özüne döner. Vücudunun her noktasını tek tek tanır. Oldukça acılı ve uzun süren bu süreçten sonra, oyuncu adeta bir aziz, bir evliya olur. Ve her gösteri, dini bir ayinmiş gibi yapılır bu oyuncular tarafından. Grotowski’nin tiyatrosu bir nevi tarikattır ve bu tarikatta şan şöhret, para veya alkış peşinde koşan oyunculara yer yoktur. Oyuncunun tek amacı ruhunu ve bedenini eğitmek olmalıdır.

Tabi ki bu Yoksul Tiyatro olayı, çok az sayıda tiyatro tarafından uygulanabilmiştir ve uygulayanlar da çok az bir seyirciye ulaşmıştır. Ancak Yoksul Tiyatro'nun bulduğu oyunculuk  teknikleri, oyunculuk eğitim sistemlerini derinden etkilemiştir.

Olay kısaca bu arkadaşlar. Az çok Yoksul Tiyatro hakkında bilgi edindiniz. Daha çok isterseniz, Grotowski’nin “Yoksul Tiyatroya Doğru” isimli eserini okuyabilirsiniz. İngilizcesi: “Towards a Poor Theatre”.

Jerzy Grotowski hocamız 1999 yılında vefat etmiştir.. Kendisi aynı zamanda, bir nevi mirasçısı olan ve şu anda yaşayan en büyük tiyatro otoritelerinden biri kabul edilen Peter Brook’un öğretmenidir. Onu da gelecek yazılardan birinde anlatırız artık...

Son olarak sunu da ekleyeyim. Grotowski'nin en meşhur oyunu Akropolis'tir ve zamanında bu oyun İngiltere'de sergilenmiştir. BBC tarafından kaydedilmiştir ve internette bir video sitesinde falan bedava seyredebilirsiniz. Oyunda dekor olarak soba boruları çok farkli sekillerde kullanilir ve bu soba borusunun biri sonunda oyuncunun evlendiği kişi olur. Yoksul tiyatro hakkında bir fikir edinmek isterseniz izlemenizi tavsiye ederim. Oyun Polonyaca, Polakça, nedir oranın dilinin adı artık bilmiyorum ama, bu sorun değil. İzleyin görürsünüz..

Bu seferki yazımız da biraz kısa olsun artık napalım.. Yılmaz Özdil yazısı kadar da kısa değildir heralde demi...




4 yorum :

  1. Bilgilendirici, harika bir paylaşım olmuş, teşekkürler. Tiyatro Kursu İzmir

    YanıtlaSil
  2. Jerzy Grotowski ismini sayenizde tanımış oldum, harikasınız.! Tiyatro Kursu İzmir / Tiyatro Dersi İzmir

    YanıtlaSil
  3. Moda Sahnesi'nde izlediğim Faust oyununda öğrendiğim bir kavramdı. Araştırırken sizin sayfanızda buldum. Açıklayıcı yazı için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  4. Orta oyununda da dekor eksiltmesi vardir. Oyun seyirci içinde seyirci ile oynanır. Kendi tiyatromuzu da öğrenelim... içinde daha bir çok mucize bukuruz.

    YanıtlaSil