TİYATRO AKIMLARI - ROMANTİZM


Evet arkadaşlar.. Geçen yazımızda sizlere klasizmi anlattık. Neydi klasizm kısaca hatırlayalım... Sıkı kurallara, disiplinlere bağlı... Anlamın ya da duygunun değil, aklın, sanatın, dengenin, harmoninin ön planda olduğu sanat akımı.. Mesela Divan edebiyatı... Aruz vezni..





Tabi ki hiç birşey sonsuz değil bu dünyada. Bi müddet sonra klasizm miadını dolduruyor ve yerini romantizme bırakıyor..


Nasıl ki, klasizm deyince ilk akla gelen İstanbul’un fethiyse, romantizm deyince de aklınıza ilk evvela 1789 Fransız devrimi gelmeli...


Bu Fransız devrimi o kadar büyük bir olaydır ki, insanlık tarihini kökünden değiştirmiştir, yeni çağı kapatıp yakın çağı başlatmıştır, dalga dalga bütün dünyaya yayılmış ve etkisi 150 seneden fazla sürmüştür. 


Şimdi Fransız ihtilalini kısaca hatırlayalım. Neydi? Halk ayaklanıyor, kralı deviriyor, kraliyet ailesinden kim var kim yok, giyotine gönderiyor... Sonra da devrimi yapanlar birbirlerini yiyorlar..


İşte Fransız ihtilalinin dünyayı değiştiren etkisi tam da burda başlıyor. Çünkü dünya tarihinde ilk defa bir kral ya da padişah devrilip idam edilmiyor. İnsanlık tarihi bunun sayısız örnekleriyle dolu. Ancak bu olayların hepsinde, devrilen kralın yerine, yine hanedan soyundan, yani asil kandan olan başka bir kral geçiyor. Çünkü devletin başında bulunan kişinin hanedan mensubu olması, asil kan taşıması gerektiği bütün dünyada kabul edilmiş dini bir inanç gibi adeta. Çünkü bu aileler seçilmiş aileler ve devleti yönetme yetkisi sadece bu insanlara ait.. Hemen fazla uzağa gitmeden, Osmanlı’da tahttan indirilen padişahlardan bi kaç tanesi: İkinci Beyazit, Genç Osman, Deli İbrahim, Abdülaziz, İkinci Abdülhamit...


Ve işte bu inanış Fransız ihtilaliyle birlikte yıkılıyor. Devrilen kralın yerine, hanedan mensubu olmayan, halktan bir ailenin çocuğu olan bir şahıs devlet başkanı oluyor. Ve bu yeni sisteme cumhuriyet, yani “halkın yönetimi” ismi veriliyor..


Ve bu olay Fransa ile kalmıyor. 150-200 sene boyunca dalga dalga bütün dünyaya yayılıyor.. Dünyanın her tarafında krallar, padişahlar ya devriliyor, ya da yetkileri sınırlandırılıyor. Halk temsilcilerinin  oluşturduğu meclisler yönetime ortak oluyor...


Tabi ki biz her zaman olduğu gibi bu olayları yine biraz geriden takip ediyoruz. Daha önce Meşrutiyet denemeleri yapılmasına rağmen, ancak 1923 yılında saltanatı kaldırıp Cumhuriyeti ilan ediyoruz.  


Şimdi ne dedik? İhtilaller, ayaklanmalar, mitingler, çatışmalar, devrilen krallar.. Yani kısaca dünyanın her tarafında halk hareketleri baş gösteriyor. Halkı ayağa kaldırmak, heyecanlandırmak için ateşli konuşmalar yapılıyor, şiirler okunuyor, marşlar çalınıyor.. Tiyatrolar, resimler, müzikler.....


İşte bu.. Ana mesele halkı ayağa kaldırmak, coşturmak, harekete geçirmek.. Kralları, tek adamları devirip yerine halk yönetimini kurmak...


İşte Romantizm denen akım bu şekilde ortaya çıkıyor.. İnsanları galeyana getiren, coşturan şiirler yazılmaya, marşlar, müzikler bestelenmeye, tiyatrolar oynanmaya, resimler çizilmeye başlanıyor..  1 mayıs marşı, çav bella... 


Romantik akımın bizdeki karşılığı Tanzimat edebiyatıdır.. Namık Kemal, Ziya paşa...


Mesela Namık Kemal’in şu dizelerine bakalım. Sadeleştirerek tabi ki…


Zulmün köpeklerine kaldı gezdiğin nazende sahralar;

Uyan ey yareli kükreyen aslan bu gafletten uyan..


Özetle: Romantizm, insanın duygularını ve coşkularını harekete geçirme amaçlı bir sanat akımıdır ve aklınıza gelen her duyguyu buna katabilirsiniz. Heyecan, coşku, heybet, korku, öfke, aşk...


Romantizm deyince günümüz insanlarının anladığı ise sadece sonuncusudur. Yani aşk duygusudur. Halbuki heybet duygusu uyandırma amaçlı yapılan büyük bir bina, saray, şato romantik bir eserdir. Korku uyandırma amaçlı çekilen Frankestein filmi romantik bir eserdir. Mehmet Akif’in yazdığı İstiklal Marşı romantik bir eserdir...


Romantizmin başlıca temsilcileri: Victor Hugo; Alexandre Dumas; Goethe..


Bizde: Ahmet Mithat, Namık Kemal, Ziya Paşa...


Bugünlük bu kadar. Kalın sağlıcakla..

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder